tasavvuf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tasavvuf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çarşamba, Ocak 04, 2017

Tezkiye Nedir? / Böyle Mi Olur?-Seyyid Ahmed Emir Buhari

Tezkiye, günahlardan arındırmak, nefsi terbiye etmek ve insanı her türlü dünya ve ahiret sıkıntılarından temizlemektir. Tezkiye olan insan, Allah'ın yakinen şahidi olacak hale gelir. Başlangıçtaki en güzel yaratılış şekline döner. O zaman özüne dönmüş, Allah'ın 
 murat ettiği insan  olmuş olur. (Tasavvuf)


Böyle Mi Olur?

Bu âşıklık mıdır ey dil, muhabbet böyle mi olur? 
Onu candan sevenlerde ya hâlet böyle mi olur?

Hevâ ile heves hâlin, cihan fikridir eşgâlin
Perişan cümle ahvâlin, ibadet böyle mi olur?

İşin tûl-i emel fikri, gönülden çıktı Hak zikri
Hiç utanmaz mısın Hak’dan, ferâgat böyle mi olur?

Dürişdin zikr-i Mevlâ’ya, geri daldın bu dünyaya
Hakk’a talip olanlarda hakikat böyle mi olur?

Çü gönül Hakk’ı zikr eyler, ya anda mâsivâ n’eyler
Aceb sen nice sâliksin, tarikat böyle mi olur?

İşin ya gaflet uykusu yahut bu dünya kaygısı
Hani âr u hani gayret, ya himmet böyle mi olur?

Bu halk içre adın sûfi, çıkardın cübbe-i sûfu
Hani zühd ü hani takva, ya taat böyle mi olur?

Seyyid Ahmed Emir Buharî 


(Dil: Gönül.
Hâlet: Hâl, durum.
Hevâ: Nefsin yanlış ve boş istekleri.
Eşgâl: Meşguliyetler, uğraşılar.
Ahvâl: Haller, tavırlar.
İşin tûl-i emel fikri: İşin geleceği düşünmek, uzak maksatların peşinde koşmak.
Ferâgat: Boşlamak, vazgeçmek.
Dürişmek: Çabalamak, gayret sarf etmek.
Çü gönül Hakk’ı zikr eyler ya anda mâsivâ n’eyler: 
Hakk’ı zikreden gönülde Allah dışındaki şeyler ne arar?
Sâlik: Sûfi, mürit.
Cübbe-i sûf: Eskiden dervişlerin giydiği yün elbise.
Zühd: Dünyadan ve dünya arzusundan uzak durmak.)


Efendim! Biraz tasavvufa değinmeden edemedim. Bu dizelerin bizler üzerinde bıraktığı nispetli iz , inşallah kalıcı hale gelir.

Çarşamba, Aralık 21, 2016

Temel Meseleler

     İslamcı muhitlerde üzerinde konuşulan konulara değinelim.

  •    İlk Kaynaklara Dönüş: Müslümanların gerilemesinin sebebi çoğu İslamcının kanaatine göre İslamiyetin özünden uzaklaşılmış olmasıydı. Çözüm gerçek İslam'a yönelmekti. Bunu gerçekleştirmenin yolu ise Hz.Peygamber dönemine yani asr-ı saadet'e dönmekten ve temek kaynaklara, Kur'an ve sünnete sarılmaktan geçmekteydi.
  • Terakki İçin İhtiyaç: Tutucu bağlardan kurtulmak ve asli kaynakları gelişmeci bir dini sistemin hizmetine sunmak için orta çağda kapanan içtihad kapısı yeniden açılmalı, yani hükümler üretilmeli, mezhep taktlitçiliğinin önüne geçilmelidir.
  • Batıdan Faydalanma: Müslümanlar batıyı üstün kılan ilmi, medeni ve teknik usulleri alarak kendi toplumlarını kalkındırmak zorundadır. Zaten Batı bugün ki seviyesine Müslümanlardan aldıkları ile ulaşmıştır. Peygamber'in "Hikmet müminin yitik malıdır, nerede bulursa onu alır." sözü referans alınmalıdır.

  • Tasavvufa Çift Taraflı Bakış: İslamcılar, tasavvuf ve tarikatlara menfi bakmış, tarikatların miskinliğe sebep olduğunu, insan iradesini dengesizleştirdiğini, hurafeciliği geliştirdiğini dile getirmiştir. Ancak vahdet-i vücud anlayışı islamcılar nezdinde ilgi görmüştür.
    • Eğitimde Reform:İslamcılara göre, medrese sistemini değiştirmek, ıslah etmek, pratik bir faydası olmayan devri geçmiş ders müfredatı yerine günün ihtiyacına cevap verecek konuları okutmak, felsefenin ve pozitif bilimlerin tahsiline önem vermek gerekmekteydi.
    • İslam Birliği: İttihad-ı İslam adını verdikleri müslümanların siyasi birliği, islamcılara göre islam aleminin geri kalışını ve sömürgecilerin istilasını önleyecek tek çareydi. II.Abdülhamit bunu devlet politikası haline getirdi.
    • Şuraya Dayalı Yönetim: Kur'an ve sünnetin belli bir yönetim şekli ortaya koymadığını, genel esaslar ortaya koyduğunu belirten islamcılar hilafet kurumunu "peygamber vekaleti" olarak kabul eden anlayıştan farklı olarak "millete vekalet" şeklinde kabul ettiler.
    • Yazılı Üretim: Yukarıda belirtilen ana meselelerin işlendiği eserlerin yanı sıra temel insan haklarını islam hukuku açısından ortaya koyan, müslüman kadının toplumdaki  yerini ele alan makaleler önemli bir hacmi kapsamaktadır. İdeolojik ve felsefi akımlarla mücadele etmek ve cevap vermek için çeşitli kitaplar yazılmıştır.